Tüm Yönleriyle Sosyal Kaygı ve Sosyal Anksiyete Bozukluğu

02 Eylül 2020
Yorum Yapılmamış
Tüm Yönleriyle Sosyal Kaygı ve Sosyal Anksiyete Bozukluğu

Utangaç mısınızdır? Sosyal bir ortamda insanlar sizi dinleyeceği ve izleyeceği için çekindiğiniz olur mu? Çoğu insan özellikle yeni insanlarla karşılaştıkları sosyal ortamlarda bir miktar kaygı yaşayabilir ve bu normal kabul edilir. Psikolojik bir sorun olarak tanımlanan sosyal kaygı ya da sosyal anksiyete bozukluğu başka insanların kendisini inceleyebileceği sosyal ortamlarda kişinin davranışlarının ve fiziksel belirtilerinin olumsuz değerlendirilmesinden, yargılanmasından kaygı duymasıdır. Bu sorun utangaçlıktan çok daha ciddi bir durumdur. Bunu daha iyi anlayabilmek için bir dakika için odaklanın ve şöyle bir durum yaşadığınızı gözünüzde canlandırmaya çalışın:

Uzun bir tereddütten sonra tanımadığınız birçok insanın olduğu bir davete geldiniz. İçeri giriyorsunuz ve bütün bakışların sanki bir anda sizin üzerinize döndüğünü düşünüyorsunuz. Kalp atışlarınız hızlanıyor ve yüzünüz kızarıyor. İnsanların sizi süzdüğünü ve kendi aralarında konuştuklarını görüyorsunuz. Onların sizinle, yürüyüşünüzle, kıyafetinizle, yüzünüzün kızarmasıyla ilgili söyleyebilecekleri olumsuz şeyler kulağınızda çınlamaya başlıyor. Kalp atışlarınız daha da hızlanıyor ve kızarmanız yetmiyormuş gibi bir de terlemeye başlıyorsunuz. Kaygınız o kadar artıyor ki düşmemek için yavaş adımlar atmaya çalışıyorsunuz. Bu kaygınızın herkes tarafından fark edildiğini düşünüyorsunuz. Odanın içindeki en kuytu köşeye kendinizi atıyorsunuz ve arkanızı insanlara dönerek bir şeylerle ilgilenir gibi yapmaya çalışıyorsunuz. Kimsenin gelip sizinle konuşmaması için içinizden dua ediyorsunuz ve kimseyle göz göze gelmemeye çalışıyorsunuz. Bir saati bu şekilde geçirdikten sonra uygun bir fırsatta toparlanıp oradan ayrılıyorsunuz. Eve döndüğünüzde gecenin ne kadar kötü geçtiğini gözünüzün önüne insanların sizi yüzünüz kızarmış ve terlemiş bir şekilde izledikleri anları getirerek düşünüyorsunuz. Uzun zamandır bu kaygıyla yaşadığınız için sıkıntınız artıyor ve bir daha bu tür davetlere hiç gidemeyeceğinizi düşünüyorsunuz.

Sosyal anksiyete bozukluğu olan kişiler, yukarıdaki örnekte olduğu gibi, sosyal ortamlarda kendilerini küçük düşürecek, utandıracak, hatta rezil edecek bir şekilde davranmaktan korkarlar ya da kaygı duyarlar. Bununla birlikte eleştirilmelerine neden olabilecek terleme, kızarma, titreme, dil sürçmesi gibi fiziksel belirtiler göstermekten de kaygılanırlar. İnsanların kendilerini tuhaf, aptal, kaçık, sıkıcı, kirli, korkutucu, zayıf ya da beğenilmez olarak nitelendirilmesinden endişelenirler.1 Bu tür ortamlarda tüm dikkatlerini kendi üzerlerine odaklarlar, nasıl davrandıklarını gözleme başlarlar, başkaları gözünde nasıl göründüklerini düşünürler ve kendilerini olumsuz değerlendirirken başkalarının da bu şekilde değerlendirdiklerini düşünürler.

Sosyal Kaygı Yaratan Durumlar

Hangi sosyal durumların kaygı yarattığı kişiden kişiye değişiklik gösterir. Genel olarak sosyal anksiyete bozukluğu olan kişilerde kaygı uyandıran durumlar şu şekilde gruplanabilir:

  • Bir topluluk içinde konuşmayı ya da performans sergilemeyi gerektiren durumlar: sunum yapmak, sahnede şarkı söylemek, spor oyunlarına katılmak gibi yetenek, bilgi ve becerinin topluluk tarafından değerlendirilebileceği durumlar gibi.
  • İnsanlarla iletişim gerektiren ortamlar: sosyal buluşmalara gitmek, tanımadığı insanlarla konuşma başlatmak ve sürdürmek, telefonda konuşmak, fikir ayrılığı ifade etmek, romantik ilgiyle flört etmek gibi.
  • Davranışın başka bir kişi tarafından izlendiği durumlar: başkaları izlerken çalışmak, yazı yazmak, yemek yemek, bir şeyler içmek gibi.

Sosyal anksiyete bozukluğu olan kişi kendisinde sürekli kaygı yaratan sosyal durumlara girmekten kaçınır ya da bu durumlara girdiğinde kaygısını bir şekilde azaltarak dayanmaya çalışır. Bazı kişiler çok yoğun bir şekilde neredeyse tüm sosyal ortamlardan kaçınır (örn., sosyal buluşmalara gitmeme, sunum yapmama, toplulukta söz almama, kimseyle selamlaşmama, vb), bazı kişiler ise açıkça belli olmayan bir şekilde kaçınma davranışları sergilerler (örn. sosyal buluşmalarda kimseyle göz göze gelmeme, yapacağı sunumlara aşırı hazırlanma, toplulukta söz almadan önce zihninden söyleyeceklerini defalarca tekrar etme, vb).

Sosyal Fobi Nedir?

Sosyal fobi; psikiyatrik hastalıkların daha önceki sınıflandırma sisteminde nispeten daha sınırlı bir sosyal kaygı sorununu niteleyen bir anksiyete bozukluğu idi. Temelde sosyal anksiyete bozukluğu ile aynı sorun olan sosyal fobi, kişinin belirli bir sosyal ya da performans gerektiren ortamda korku ve kaygı duyması olarak tanımlanıyordu.2 Örneğin, bir kişi sadece topluluk önünde konuşmaktan kaygı duyuyorsa ama değişik sosyal durumlara girmekten, insanlarla iletişime geçmekten ya da onların davranışını izleyebileceği durumlara girmekten kaygı duymuyor ise bu soruna sosyal fobi adı veriliyordu. Eğer kişi çok sayıda değişik sosyal durumla ilişkili korku ve kaygı bildiriyorsa bu sosyal fobinin genellenmiş tipi olarak görülüyordu. Bilimsel araştırmalar sosyal anksiyeteyi hafif şiddetten ağır şiddete uzanan bir doğru üzerinde kişinin korktuğu, kaygı duyduğu, kaçındığı durumların sayısına bağlı olarak değişen bir sorun olduğunu gösterdiği için artık günümüzde bu soruna sosyal fobi yerine sosyal anksiyete bozukluğu denmektedir. Eğer sosyal kaygı kişinin bir topluluk önünde bilgi, beceri, yeteneğinin sınanacağı durumlara sınırlıysa buna performans anksiyetesi adı verilir. Performans anksiyetesi olan kişiler genellikle sosyal ilişkilerde güçlük yaşamazlar.

Sosyal Kaygının İşlevi

Tarihi boyunca insan beyni; onun karmaşık araçlar üretmesine, dil ve kültür oluşturmasına, benlik algısı geliştirmesine ve sonunda karmaşık sosyal sistemler oluşturmasına olanak sağlayacak şekilde gelişmiştir.3 Bu karmaşık sosyal sistemleri sürdürebilmek için insanlar başka insanların ilgi, koruma, destek, yardım ve onayını alma motivasyonu içinde davranırlar.4 Nitekim insanlar yaşamlarını sürdürebilmek, ebeveynlerinden bakım görebilmek, eş bulabilmek, akranlarıyla ilişki kurabilmek ve sürdürebilmek için beğenilmeye, onaylanmaya ve değer verilmeye ihtiyaç duyarlar. İnsanların sosyal gruplarından dışlanması onların yaşamlarını sürdürebilmek için gerekli sosyal kaynaklardan mahrum kalmaları anlamına gelir ki bu da hayati bir tehdit oluşturur. Dolayısıyla insanlar birbirleri ile olan ilişkilerinde gruptan dışlanma kaygısı ile belirli sosyal kurallar ve beklentiler çerçevesinde hareket ederler. Bu kaygı normaldir ve işlevseldir. Kişinin grup içinde kalarak sosyal kaynaklar üzerinde kontrol sağlamasına ve yaşamını sürdürmesine yardımcı olur. Ancak, evrimsel olarak bir işlevi olan bu sosyal kaygı ideal sınırı aştığında ve kişinin iş, okul, aile, sosyal yaşamında sıkıntı yaratmaya başladığında bir psikolojik sorun haline gelir.

Sosyal Anksiyete Bozukluğunun Nedenleri

Anksiyete bozukluklarının ortaya çıkış mekanizmalarını açıklayan çok boyutlu teorik yaklaşımlar biyolojik, psikolojik ve sosyal faktörlerin etkileşerek kaygı sorunlarının ortaya çıkmasına neden olduklarını savunur.5

Sosyal kaygı ile ilgili biyolojik bulgulara baktığımızda iki önemli faktörün bu soruna yatkınlık oluşturduğunu görüyoruz. Yukarıda bahsedildiği gibi, sosyal sistemlerde kabul görmenin hayatta kalmadaki önemi nedeniyle insanlarda kızgın, eleştirel ya da onaylamayan kişilerden korkmaya yönelik genetik olarak kodlanmış bir hazırlıklılık olduğu düşünülmektedir.6 Araştırmalar insanlarda korku tepkisinin kızgın ifadeli yüzlere karşı (diğer ifadelere oranla) daha kolay geliştiğini ve gelişen korkunun daha uzun sürede azaldığını göstermiştir.7, 8 Sosyal anksiyete bozukluğu olan kişilerle yapılan araştırmalarda bunların kızgın ifadeli yüzleri normal kişilere oranla daha hızlı tanıdıkları9 ve daha çok hatırladıkları10 görülmüştür. Sosyal kaygıya yönelik ikinci biyolojik yatkınlığın bir mizaç özelliği olan davranışsal inhibisyon olduğu belirlenmiştir. Davranışsal inhibisyon doğuştan gelen bazı çocukların yeni kişilere, nesnelere ya da olaylara yönelik gösterdiği korku, ürkeklik, çekingenlik ve tedbirli olma olarak tanımlanabilir.11

Sosyal kaygıya genel psikolojik yatkınlık yaratan en önemli faktör kişinin stresli yaşam olaylarının kontrol edilebilir olup olmadığına ve bu olayların sonuçlarıyla baş edip edemeyeceğine yönelik algısıdır.5, 6 Çocukluktan itibaren gelişen insanların yaşamlarında karşı karşıya kaldıkları olaylara yönelik kontrol algıları onların bu olaylardan ne kadar etkileneceklerini belirlemede önem taşır. Araştırmalar sosyal stresörlere yönelik düşük kontrol algısı ile sosyal anksiyete arasında güçlü bir ilişki olduğunu göstermektedir (bkz. Mineka ve Zinbarg, 2006).6

Son olarak kişinin geçmiş öğrenme deneyimleri ile genel biyolojik ve psikolojik yatkınlıkla etkileşmesinin sosyal kaygıyı tetikleyebileceği düşünülmektedir.5, 6 Öğrenme deneyimleri içinde kişinin başkaları karşısında küçük düştüğünü düşündüğü bir yaşantıyı doğrudan deneyimlemesi ile bu tür bir olayın başkasının başına geldiğini gözlemlemesi ya da duyması sayılabilir. Örneğin, derste parmak kaldırarak herkesin kendisine gülmesine neden olan bir şey söyleyen bir çocuk, ilgili yatkınlığı taşıyorsa, benzer ortamlarda korku duymaya yönelik koşullanma yaşayabilir ve bu korku çeşitli sosyal durumlara genellenebilir. Benzer şekilde derste parmak kaldırarak herkesin kendisine gülmesine neden olan bir şey söyleyen bir çocuğu gözlemleyen ya da böyle bir olayı duyan bir çocukta da benzer korku koşullanması olabilir. Ailenin sosyal ilişkiler karşısındaki tutumu çocuğun gözlemlediği bir model olduğundan önemli bir sosyal öğrenme oluşturur.6 Araştırmalar sosyal kaygısı olan kişilerin ailelerinin normal kişilere göre sosyal etkileşimden daha fazla kaçındıklarını göstermiştir.12

Sosyal Anksiyete Bozukluğunda Önerilen Tedavi Yaklaşımı

Bilimsel veriler ışığında hazırlanan ve klinisyenleri belirli psikolojik sorunların tedavisi ile ilgili kararlarında yönlendirme amacı güden uluslararası klinik uygulama kılavuzları sosyal anksiyete bozukluğunun tedavisi için tercih edilmesi gereken tedavinin Bilişsel ve Davranışçı Terapiler (BDT) olduğunu belirtmektedir.13, 14 Sosyal anksiyete bozukluğunda BDT protokollerinin etkili olduğuna dair çok sayıda klinik araştırma güçlü bilimsel bulgular ortaya koyduğu için bu tedaviler önerilmektedir.13, 14, 15

Sosyal anksiyete bozukluğu için bilişsel ve davranışçı yaklaşımların temel amacı çeşitli sosyal durumlar ile bunların yarattıkları kaygı arasındaki ilişkiyi zayıflatmak ve kişiye yeni sosyal deneyimler yaşatarak kaygı ile ilgili yeni bir öğrenme fırsatı sağlamaktır. Bu amaçla tedavi kişinin kaygısını sürdüren düşüncelerine ve kaçınma davranışlarına müdahele eder. Genellikle tedavide düşünce ve davranışa birlikte müdahele edilir ama klinik araştırmalar tedavide tek başına davranış değişikliği üzerinde çalışmanın da sosyal anksiyete bozukluğunda iyileşme sağlamada aynı derecede etkili olduğunu göstermektedir.16

Son olarak uluslararası klinik uygulama kılavuzları sosyal anksiyete bozukluğunun tedavisi için trisiklik antidepressan (TCA), benzodiazepin (sakinleştirici ilaçlar) ve antipsikotik ilaçların kullanımını önermemektedir.13, 14 Benzer bir şekilde kılavuzlar bu sorunun tedavisi için mindfulness yani bilinçli farkındalık temelli müdaheleleri (mindfulness temelli stres azaltma, mindfulness temelli kognitif terapi) de önermemektedir.14 Kılavuzlar ilaç kullanmak isteyen danışanlara bilişsel ve davranışçı terapilerle ilgili bilgi verilerek bu yaklaşımla ilgili kafalarındaki soru işaretlerini gidermeyi öncelikle önermektedir.13, 14 Bu kişiler yine de ilaç kullanmak isterlerse yeni nesil bir antidepresan tedavisi (SSRI) başlanabileceğini, 10-12 haftalık bir tedavi sonrası ilaca kısmi cevap alınırsa ya da hiç cevap alınmazsa bir BDT protokolü ile tedaviye devam edilmesini önermektedir.13, 14 Benzer bir şekilde ortalama 16 haftalık bir BDT uygulamasına kısmi cevap alınırsa ya da cevap alınmazsa nesil yeni antidepressan (SSRI) tedavi ile BDT uygulamaya devam edilmesini önermektedir.14

Kaynaklar

1 American Psychiatric Association, (2013). Diagnostic and statistical manual of mental disorders (5th ed.). Washington,

DC.

American Psychiatric Association, (1994). Diagnostic and statistical manual of mental disorders (4th ed.). Washington,

DC.

3 Hofmann, S. G., & Otto, M. W. (2008). Cognitive Behavioral Therapy for Social Anxiety Disorder. Evidence-Based and

Disorder-Specific Treatment Techniques. New York: Routledge.

Gilbert, P. (2001). Evolution and social anxiety: The role of attraction, social competition, and social hierarchies. The

Psychiatric Clinics of North America, 24, 723–751.

Barlow, D. H. (2002). Anxiety and its Disorders: The Nature and Treatment of Anxiety and Panic (2nd ed.). New York:

Guilford Press.

6 Mineka, S., & Zinbarg, R. (2006). A contemporary learning theory perspective on the etiology of anxiety disorders – It’s

not what you thought it was. American Psychologist, 61(1), 10-26.

7 Dimberg, U., & Öhman, A. (1983). The effects of directional facial cues on electrodermal conditioning to facial stimuli.

Psychophysiology, 20, 160–167.

8 Öhman, A., & Dimberg, U. (1978). Facial expressions as conditioned stimuli for electrodermal responses: A case of

preparedness? Journal of Personality and Social Psychology, 36(11), 1251–1258.

Mogg, K., Philippot, P., & Bradley, B. P. (2004). Selective attention to angry faces in clinical social phobia. Journal of

Abnormal Psychology, 113, 160–165.

10 Lundh, L.-G., & .st, L.-G. (1996). Recognition bias for critical faces in social phobics. Behavior Research and Therapy, 34,

787–794.

11 Kagan, J., & Snidman, N. (1999). Early childhood predictors of adult anxiety disorders. Biological Psychiatry, 46,

1536–1541.

12 Rapee, R. & Melville, L. (1997). Recall of family factors on social phobia and panic disorder: Comparison of mother and

offspring reports. Depression and Anxiety, 5, 7–11.

13 National Institute for Health and Care Excellence (2013). Social Anxiety Disorder: Recognition, Assessment and

Treatment (CG159). https://www.nice.org.uk

14 National Institute for Health and Care Excellence (2017). Interventions for adults with social anxiety disorder.

15 Society of Clinical Psychology. Treatment: Cognitive Behavioral Therapy for Social Anxiety Disorder.

16 Powers, M. B., Sigmarsson, S. R., & Emmelkamp, P. M. G. (2008). A meta-analytic review of psychological treatments of

for social anxiety disorder. International Journal of Cognitive Therapy, 1, 94-113.